Roma

Roma ile ilgili aklımda en çok yer eden şey oldukça pahalı olması. Her büyük şehir gibi Roma da pahalı, bir büyük şehir. Bana sorarsanız burada keyifle gezebilmek için iki yol var. İlki motor ehliyetiniz varsa motorsiklet kiralamak. Bu sistem çok yaygın olmalı ki şehrin bir çok yerinde motorsiklet kiralamak için küçük dükkanlar mevcut. Yanlız burada araç sürücüleri oldukça hızlı araba kullanıyorlar. İkincisi tüm şehri yürüyerek dolaşmak. Her yol Roma’ya çıkar derler ya, Roma’da her yolun çıktığı büyük bir cadde var. Bu Via Cover caddesi, şehri yürüyerek gezmek isterseniz hergün bu caddeden başlayarak değişik yönlere giderek neredeyse tüm şehri gezebilirsiniz. Şehri yürüyerek gezmek isterseniz turizm ofisinden bir harita almanız gerekecek.

Roma’ya sevgiliniz ile gittiyseniz belki ilk görmek isteyeceğiniz yer Fontana Di Trevi yani Aşk Çeşmesi olacaktır. Bu çeşme hakkındaki beklentilerim büyük olduğu için gördüğümde hayal kırıklığına uğradım. Belkide ortada bağımsız bir çeşme bekliyordum. Trevi ailesine ait bir binanın yan tarafına inşa edilmiş bir çeşme görünce biraz şaşırdım. Elbetteki tüm şaşkınlığıma rağmen görülmeye değer bir çeşme. Heykellerin zarif duruşları bu çeşmeye oldukça güzel bir hava katıyor.

Çeşmenin etrafında küçük şirin kafeler var, burada soluklanıp birşeyler içebilirsiniz. Bu arada çeşmeye herkes para atıp dilek tutuyor, her gün bu çeşmede o günün para birimi olan birkaç bin Liret toplanıyormuş. Bu da belediyeye para kazandıran akıllıca bir yöntem. Bir deli kuyuya taş atmış 40 akıllı çıkaramamış derler ya, o hesap.

Aşk çeşmesine oldukça yakın bir başka yer İspanyol Merdivenleri. Çok basamaklı ve oldukça geniş merdivenler, sonunda bir çeşmeye iniyor. Merdivenlerin başlangıcında da İspanyol Konsolosluğu yer alıyor. Merdivenlerde birçok kişi gönlünce oturmuş gazete okuyor, birşeyler yiyor, sevgilisi ile koklaşıyor, kimi de acele ile koşarak aşağı inmeye çalışıyor. Kısacası oldukça hareketli bir mekan. Belki bir 10-15 dakika oturup oradaki insanları seyredip aynı atmosfer paylaşılabilir.

Buradan yürüyerek Piazza Venezia yani Venedik Meydanına gidebilirsiniz. Burada büyük bir meydan ve yarım ay şeklinde devasa boyutta bir monument ile karşılaşacaksınız. Yapının ön kısmında İtalya birliğinin kurucusu Vittorio Emmanuel’e ait bir heykel yer almakta. Meydanın ön kısmında küçük karavanlarda atıştırmalık yemekler yapılıyor. Burada bana kardeş diyen birilerini buldum, arabalarının önünde kebap yazıyordu. Yemek yerken yaptığım sohbette kendilerinin Pakistanlı olup buraya çalışmaya geldiklerini ve iş bulamayınca bir karavan alıp bu işe başladıklarını öğrendim. Neye niyet, neye kısmet. Meydanda bazı etnik gruplar müzik yapıyor. Yemeğinizi yerken açık havada birde konser dinliyorsunuz.

Yine yürüyerek Kolezyum’a yani arenaya gidebilirsiniz. Burada olup bitenleri düşününce insanın kanı donuyor. Labirent şeklinde örülmüş duvarlar ve duvarların sonlandığı yerde demir kapılar yer alıyor. Bu kapılardan salınan aslanların önüne atılan canlı insanlar, sonunda ölüm olan bir yolda, hiçliğe doğru koşup her seferinde savaşı kaybediyorlar. Fazla barbarca değil mi? Bu atmosferden hemen kurtulmak isteyip kendinizi kapının dışına attığınızda etrafınızı tişört satıcıları sarıyor. Almanızı tavsiye ederim, oradan aldığım tişörtleri yıllarca giydim.

Roma’yı gezmek için son bir alternatif de mavi renkli özel belediye otobüsü. Geçtiğiniz yerlerin tarihi hakkında birkaç dilde bilgi veriyor. Tam bir gün süren bir tur için cüzi bir miktar ödüyorsunuz ve bu otobüs Roma’da görülecek nerdeyse heryerden geçip sonunda Vatikan’a geliyor. Burası malum Papa’nın konuşmalarından hepimizin bildiği Saint Peter meydanı. Hemen bitiminde Saint Peter Bazilikası yer alıyor.

Burada dünyanın en ünlü şapelini ziyaret etme fırsatına sahipsiniz. Sakın bu fırsatı kaçırmayın derim. Sistina Şapel’i muhteşem bir yapı. İçindeki duvar resimlerinin bugün hala ilk günkü gibi canlı korunabilmiş olması büyük başarı. Hatta bir salonunda Adem’in yaratılmasını konu alan Michelangelo’nun ünlü tavan resminin bulunduğu odada konuşmak bile yasak. Zaten resmi gördüğünüzde nutkunuz tutuluyor. Ayrıca şapelin uzun koridorunun tavanı olduğu gibi duvar resimleri ile kaplı, bunu yapmak Michelangelo’nun tam dört yılını almış. Müthiş bir sabır ve emek sonucunda ortaya bir şaheser çıkmış.

Vatikan’ın bir bölümü varki kimse buraya giremiyor, bu kısımda Papa yaşıyor. Büyük demir kapılarla çevrili bir mekan ve gerisini göremiyorsunuz. Burada oturan kişilerin Italyan pasaportlarının yanı sıra ayrı bir Vatikan pasaportu varmış. Burası Roma içinde özerk bir bölge sayılıyor ve dokunulmazlığı var. Buradaki turunuzu bitirdikten sonra yanlış hatırlamıyorsam 2 nolu olan mavi tur otobüsü sizi Roma’da aldığı noktaya geri bırakıyor. Otobüsün numarası o günden bugüne değişmiş olabilir benim bahsettiğim yıl 1998.