Floransa

8 Eylül 2008 · Zehra Arslan

Bu şehir aradan geçen onca yıla rağmen unutamadıklarım arasındadır. Kocaman bir meydan ile bu meydanın kenarlarında dantel gibi işlenmiş tarihi kilise ve tarihi binalar yer almakta. Bembeyaz bir kilise düşünün adı Santa Maria Del Fiore devasa bir kubbe, yanında çan kulesi ve bu büyük hacimli binanın tüm dış cephesi dantel gibi bezenmiş durumda. Hayran olmamak elde değil. Kilisenin içine girdikten sonra çan kulesine çıkmak için ayrı bir ücret ödemek gerekiyor. Tabi uzunca bir süre de kuyrukta beklemek te. Bu kilise Piazza Delta Signoria meydanında bulunuyor. Bu meydanda bazı amatör ressamlar resim yapıyor, hokkabazlar çeşitli gösteriler yapıyor, kartpostal satan sokak satıcıları var. Beyninizde canlandıracağınız gibi cıvıl cıvıl bir meydan. Burada sıkılmadan 1-2 saat geçirebilirsiniz.


Floransa’nin içinden Arno Nehri geçiyor bu nehirin üzerinde ünlü bir köprü yer alıyor ismi Ponte Vecchio. Köprünün üzerinde minik evler, kafeler ve alt katlarında dikatimi çeken Pinokyo kuklaları satılıyor. Sorduğumda Pinokyo hikayesinin başlangıç yerinin Floransa olduğunu öğrendim. Yani günümüzde hala birçok Gepetto usta kukla yapıyor. Akşam olup güneş batmaya başladığında Arno Nehri ve Ponte Vecchio Köprüsü çok estetik görüntüler veriyor. Bu görüntüleri çekmek için hemen yakında, yürüyerek gidilebilen Michalengelo Tepesine çıkıp burayı fotoğraflamak keyif verici.

Bu şehirde bir başka görülesi yer meşhur Uffizi Sarayı’dır. Gidecek olursanız aklınızda bulunsun Nisan’ın ilk haftası İtalya’da müzeler haftası ve tüm müzeler ücretsiz. Normalde Uffizi sarayı 20 usd gibi bir rakamdı. Arkeolog olduğum için bu parayı zaten ödemeden girecektim ama sorgusuz sualsiz ücret ödememek daha keyifli oldu. Tek kötü yanı 30 dakika girişdeki kuyrukta beklemekti. Uffizi ilginç bir saray, girişi bir sokağın başından başlıyor dolaşırken bir U koridorla karşı sokağa geçiyorsunuz. Burada sanat tarihi açısından birçok önemli eser yer alıyor. Özellikle koridorlarda ünlü ressamların resimleri göze çarpıyor. Bu koridorlara açılan bir çok odada değişik yaşam mahalleri görüyorsunuz. Bana sorarsanız kesinlikle görülmeye değer bir yer derim.

Buraya doyamadan ama dolu dolu bir gün yaşayarak konakladığım Bolonya’ya geri döndüm. Gidip gelirken tren yolunu kullandım. Sanırım en ekonomik yol buydu. Venedik’de konaklamak bir hayli pahalı. Floransa’da fiyatları sormadım ama orası da turistik bir yer olduğu için muhtemelen pahalı olacaktı. Bolonya’da kaldığım pansiyon oldukça uygun fiyatlı ve temizdi. Otel yerine rahatça pansiyonda kalabilirsiniz çünkü standartlar yüksek. Bolonya çok büyük olmadığı için tren istasyonuna yürüyerek ulaşmak oradan da Venedik, Floransa ve Roma’ya trenle gitmek mümkün. Ancak Roma’ya gidip geri dönmek mümkün değil. Floransa ve Venedik’i bitirdikten sonra konaklamak üzere Roma’ya gidilebilir. Venedik’e giderken tren Padova istasyonunda duruyor, burası ünlü markaların ayakkabı ve çantalarının üretilip satıldığı imalathaneleri ile bilinen bir yer. Bu dünyada bir başkasının ismine çok para ödeme merakınız varsa, Padova bu anlamda ilgi çekici olabilir. Şahsen ben normal bir malzemeden üretilen, her hangi bir ürünün üzerine bir etiket konduğunda fiyatının 10 ile çarpılmasına ve buna para ödeyip satın alarak, kendini sömürten insanlara acıyorum. Unutmayın giderken hiç bir şey götüremiyoruz.

Floransa

Bu şehir aradan geçen onca yıla rağmen unutamadıklarım arasındadır. Kocaman bir meydan ile bu meydanın kenarlarında…

azgezmis.com

Yorumlar

  • Tam bir gizli bahçe. Ne ararsanız orada buluyorsunuz. Ama ne aradığınıza bağlı. Adagio in G Minor ararsanız orada. Her yerde tam olarak karşınızda. Burası memleketin Cumhuriyet cad. veya Atatürk bulvarı değil. Burası Firenze. Dikkat edin çok kötü anılar bırakabilir…
    Bu kenti yazan kişi hangi ruh durumunda yazmış bilmiyorum ama, bu kent çok şey yazılmış olmayı hakediyor.

Yorumunuz?