Varşova

1 Mart 2010 · Zehra Arslan

Polonya’ya indiğimde ilk gördüğüm yer Varşova oldu. Bugün Varşova deyince ilk aklıma gelen şehrin bana çok gri gözükmüş olması. Binalar genelde eski yapılardan oluşuyor, bakım yapılmaya çalışılmış ama sanki bir şeyler yarım kalmış hissine kapılıyorsunuz. Belki de şehre gri havayı veren bu yarım kalmışlık. Sokaklar akşam olduğunda İstanbul’da olduğu gibi kalabalık değil, karanlıkla birlikte birden bir sessizlik çöküyor sanki şehre. Sadece çok işlek olan bir kaç caddesi belki son alışverişlerini yapıp evlerine gitme telaşında olan insanlarla dolu oluyor.

Sokakların geniş ve temiz olması dikkat çekici. Kış ayları burada oldukça çetin geçiyor. Fakat insanlar buzun üzerinde yaşamayı öğrenmişler, arabalar buzlu yollarda kar lastikleri ile rahatça gidiyor, yayalar hiç zorlanmadan yürüyorlar. Türkiye’de yağdığında eziyet olan kar orada çok doğal çünkü yağdığında neredeyse tüm şehirler 2-3 ay kar altında kalıyor. Sıcaklık -3°C ile -5°C arasında seyrettiği için yağan kar bir süre sonra buza dönüşüyor. Tüm araçlar rahatça çalıştığı için buzlar içindeki Varşova’yı da rahatça gezebiliyorsunuz. Şehrin herhangi bir noktasından otobüse binseniz eski şehre gitmeniz buzlu yollarda bile sadece 10-15 dakikanızı alacaktır.

Otobüs hemen eski şehrin girişinde duruyor buradan sonrasını yürüyerek devam etmeniz gerekiyor. Zaten buradaki güzellikleri yürüyerek görmeniz gerek. Neredeyse eski şehirde göreceğiniz her bina unik bir mimariye sahip. Şehrin bu kısmı Gotik ve Barok binaların harmanlanmasından oluşmuş. Eski şehrin girişinde ilk gözünüze çarpan muhteşem mimarisi ile eski kraliyet konutu olan Zamek Krolewski binası olacak. Bu bina II. Dünya Savaşında yıkılmış ve 1970 – 1980 yılları arasında yeniden inşa edilmiş. Yapılırken 1939 yılındaki şekline sadık kılınarak erken Barok stilinde inşa edilmiş. Bugün bu binada bazı konserler verilip sergiler açılıyor. İçini gezmek için girişte bilet almanız gerekiyor. Sadece Pazar günleri ücretsiz gezebilirsiniz ama o gün de ücretsiz bilet adeti sınırlı sayıda.

Kraliyet binasından sola doğru devam ettiğinizde sağ tarafınızda Varşova’nın en eski kilisesi olan St. John’u göreceksiniz. Bu bina 15. yüzyılda gotik tarzında yapılmış, 1798 yılında St. John burayı büyüterek katedral yapmış. II. Dünya Savaşı sırasında yıkılmış ancak yerine aslına sadık kalarak yine gotik tarzda bugünkü yapı inşa edilmiş. Burası tüm ibadet mekanlarında olduğu gibi herkese açık. II. Dünya Savaşı sırasında bugünkü eski şehir de tamamen yıkılmış ve sonra yeniden inşa edilmiş. Bugün şehrin bu kısmı UNESCO tarafından dünya mirası olarak ilan edilmiş ve koruma altında. Eski şehrin dar sokaklarında birbirinden güzel binaların arasında yürürken bir sürü küçük dükkanda gümüş satıldığını görünce özellikle de bayansanız merak edip içeri gireceksiniz.

Polonya’da Akik Taşı bol miktarda çıkarılıyor ve her dükkanda bu taş satılıyor. Bir tane almadan gelmeyin, zaten modern tasarımları görünce mutlaka alacaksınız. Eski şehrin bir sokak başında azrail karşınıza çıkarsa sakın şaşırmayın bu bizim ülkemizde pek rastlanmayan bir para kazanma yöntemi, köşe başında siyahlar giymiş elinde orak olan bu kişi önündeki tasa attığınız paralarla geçiniyor. Varşova’nın -3°C bu şekilde sokakta saatlerce dikilmek hiç te kolay değil. Bir başka grup ellerinde balta ile dolaşıyorlar yanınızdaki kişiyi esir alıp boynunu balta ile kesmemek için para istiyorlar. Büyük bir kütük üzerine yatırıp baltayı insanların boynuna dayıyorlar, bunun gerçek olmadığını bilseniz bile bu ürkütücü tablonun sona ermesi için hemen elinizi cebinize atıyorsunuz. Bu oyun sadece turistlerin bu şekilde fotoğraf çektirme merakından doğmuş.

Bu macera dolu sokaklardan geçerek geniş bir meydana ulaşıyorsunuz burada sırtını birbirine dayamış oldukça güzel barok ve gotik tarzda inşa edilmiş renk renk boyanmış tarihi binalar yer alıyor. Soğuğa meydan okuyan insanlar küçük ahşap standlarda hediyelik eşyalar satıyorlar. Yazın meydandaki küçük cafeler dışarı masa ve sandalye koyuyor, ressamlar sokaklarda resim yapıyor ve daha birçok sokak sanatçısı yeteneklerini sergilerken bu sokakları da renklendiriyorlar.

Avrupadaki bu eski şehirler genelde aynı anlayış tarzında inşa edilmiş. Bir kaç dar sokak geniş bir meydana açılıyor ve o meydan da ki evler çok renkli ve çok keyifli inşa edilmiş oluyor. Varşova’da da bu kural bozulmamış. Meydanı geçip ileri doğru devam ettiğinizde bir köprü ve bir kale duvarının kalıntısı göreceksiniz duvarın dışındaki evler meydandaki evlere göre hemen şekil değiştiriyor. Onlar kadar bakımlı ve renkli değiller. Belkide onlar Varşova’nın gerçek yüzünü yansıtıyor. Eski şehirde görmenizi tavsiye edeceğim binalar Barbican, Fukier Evi, Pelikan Evi, Pod Blacha, Salvator Evi.

Akşam yemeği için bir çok insanın gitmeyi tercih ettiği yine eski bir yerleşim yeri olan Stare Miasto’ya gitmelisiniz. Buraya sadece hava karardığında yemek için değil mutlaka gündüz gözü ile de görmek için gidin. Araç trafiğine kapalı olan kocaman bir meydan ve etrafında yine özenle korunmuş bir çok tarihi binanın yer aldığı bu meydan oldukça eğlenceli. Binaların enleri genelde dar, böyle olunca da meydanda bir sürü küçük mağaza ve restaurant birbirine yaslanmış duruyor. Binaların bu şekli Polonya’da ve Çek Cumhuriyeti’nde dikkat çekici.

Yemek için girdiğiniz bütün restaurantların küçük mekanlar olduğunu fark ediyorsunuz. Mekanda en fazla 5-6 masa oluyor hatta bazen tanımadığınız biriyle aynı masada yemek yiyebiliyorsunuz. Varşova şehrinin bu kesimi 13. Yüzyıl sonunda inşa edilmiş. Buradaki binalar da olduğu gibi korunmuş. Dar sokaklarda yürürken binaları yakından incelemeniz buranın geçmişi hakkında size adeta yaşayan bilgiler veriyor. Varşova’da güneşli bir gün yaşanıyorsa ve siz buradaki turist kalabalığından sıkıldıysanız, Visula nehri kıyısında yürüyebilir ve oradaki banka oturup güzel bir güneş banyosu yapabilirsiniz.

Varşova’yı bir de tepeden görmek isterseniz Stalin tarafından bu şehre armağan edilen 230 metre yüksekliğinde ve Rus stilinde inşa edilmiş olan Kültür Sarayına çıkmalısınız. Bu bina mesai saatleri dışında da ziyaretçiler için açık tutuluyor. Binanın 30 cu katına direk çıkan asansörlerle seyir terasına ulaşıp buradan tüm Varşova’yı seyredebilirsiniz. Bu manzara başınızı döndürdüyse oradan hemen daha sakin olan Lazienki Park’a geçip şehrin bu en rahatlacı bölümünde bulunan, göldeki küçük teknelerle bir gezinti yapıp sessizliğin tadını çıkarabilirsiniz.

Bu parkta Chopin anıtı yer alıyor ayrıca her yaz burada Chopin festivali düzenleniyor. Haziran ve Ağustos aylarında Pazar günleri günde iki kere ücretsiz konser ve resitalleri dinleyebilirsiniz. Ayrıca bu parkta 18. Yüzyıldan kalma büyük meyve bahçeleri var. Bunlar yerine geçmişe uzanan başka bir tur yapmak isterseniz “Ulusal Müze”, “Varşova Müzesi”, “Chopin Müzesi” ve Nazi döneminde hapishane olarak kullanılan bugünkü “Pawiak Müzesini” gezmelisiniz.

Varşova’da II. Dünya Savaşından kalma bir Yahudi yerleşim yeri olan Ulica Prozna kesinlikle görülmesi gereken bir yer. Bu getto bölgesindeki binaların bir çoğu yıkılmış durumda sadece birkaçı ayakta kalmış. Burası ünik bir bölge çünkü Varşova’da karşılıklı olarak Yahudilere ait evlerin kaldığı tek sokak. Ancak bu evler II. Dünya Savaşından sonra hiç tamir edilmemiş ve bir kısmı çökmek üzere bazılarının içinde hala yaşayan insanlar var. Bölge, çok azının orijinal olarak kaldığı tuğla bir duvar ile çevrili, bu duvar, Ulica Sienna 55/59 ve Ulica Zlota 62 nolu apartmanların avlularında görülebilir. Varşova, bir zamanlar New York’dan sonra en çok Yahudi popülasyonunun görüldüğü yerdi. Ancak Nazi işgalinde 380.000 Yahudi yer değiştirip zorla gettolara gönderildiği için bugün Varşova’da yaşayan Yahudi sayısı azalmış durumda. Bu konuda daha detaylı bilgi edinmek isterseniz turist ofislerinde broşür bulabilirsiniz.

Polonya’ya bir kaç kişi gidiyorsanız en karlı yöntem ev kiralamak. Şehrin orta yerinde içinde tüm mutfak malzemeleri ile modern evler bulabilirsiniz. Başka bir seçenek ise hosteller, iki kişilik odalarında olduğu Garden Villa hostelinde iki kişi geceliği 40$’dan kalabilirsiniz. Buralarda konaklama genelde oda kahvaltı oluyor ama sabah kahvaltıları genelde hafif. Kahvaltı dışındaki yemeklerde ise Türkiye dahil birçok ülkeden etkilenmişler. En meşhur yemekleri gulaş ama çok sevdiğimi söyleyemem.

Varşova

Polonya’ya indiğimde ilk gördüğüm yer Varşova oldu. Bugün Varşova deyince ilk aklıma gelen şehrin bana çok…

azgezmis.com

Yorumlar

  • Varşovayı güzel anlatmışsınız.Yorumlardan da çok yararlandık.Şimdi bizim de görme zamanımız!Teşekkürler.

    • Elif Hanım,
      Umarız işinize yarar yazdıklarımız. İyi seyahatler

  • Dukkan acmak isteyen sevgili dostum,Guzel bir ulke,aksam saat 9da hava acik kararmiyor,oyle gri denecek bisey yok,ayrica heryer yesillik…polonyayi seviyoruz.iş olarak burada dedigin seyi cok rahat yaparsiniz..egerki ozenle yaparsaniz taze ve lezzetli kisacasi işe özen gozterirsen burada yemek yiyecek cok insan var,bizim gibi evde cok yemek bulunmuyor….ama sen bilirsin tabiki biraz daha arastirip neden olmasin..yatirirm tavsiyesi degildir sadece fikrimi paylastim…allah yardimciniz olsun

  • merhaba eşim ile birlikte varşovada bir cafe açmak istiyoruz hamburger sosisli kave tavuk amerikan pizza gib şeyler satıcaz orda yaşayan arkadaşlar veya gidip görenler sizce nasıl olur bu iş için 15 bin avro yatırıcam sizden ricam böyle bir yer tutarmı veya sizin görüşleriniz nedir şimdiden teşekkürler

    • Merhaba, sizin kararınızı etkilmek istemiyoruz, malesef konumuz dışında bir soru, bunu özel olarak araştırmak gerekir.

  • Türkler özel bir millettır. Hiç bir yerı beğenmezler, o yüzden en iyisı dışariya hiç gitmesınler. p.s Ben Varşovada 12 sene yaşiyorum ve Türkiye Polonya arasındaki bir fark göruyorum: Polonya çabuk ileriye gidiyor biz tam tersine, geriye.

  • Rica ederim.Başarılar.

  • Polonya genelde bilinmeyen ve önemsemeyen hatta dudak bükülen bir ülke ama kesinlikle öyle degil.Tarih, doğa, eğlence vb ne ararsanız bulabileceğiniz bir yer.Polonya bir tek Varşova değil, Krakow, Gdansk, Wroclaw ve ismini bile duyulmayan çok güzel yerleri mevcut.Ah bu Batı Avrupa hayranlığı ah!
    Yazınız çok güzel, tebrik derim.Iki küçük düzeltme yapiyim: Voluminous Sarayını Palace Culture (Kültür Sarayı) ile karıştırmışsınız.Ikincisinde gulaş yemeği Macarlara aittir, Polonyalıların meşhur yemeği “pierogi” dir.Bizim mantiya benzer görünüş itibariyle.Umarim daha fazla insan Polonyayı ziyaret eder!

    • İsminizi vermediğiniz için size isminiz ile hitap edemiyorum. Voluminous Sarayını karıştırdığımı gördüğünüz fotoğrafa bağladıysanız yazımda şehrin genel görüntülerini kullanıyorum. Bahsettiğim her yerin altında oraya ait fotoğraf olmayabilir. Gulaşı bir Polonya’lı arkadaşım yedirmişti ve oranın yemeği olduğunu söyledi. Şimdi bir yerliden duyduğum ile sizden duyduğum arasında iklemde kalmalımıyım acaba. Belki de gulaş Polonya’lılara, Macar’lardan gelmiş ve yerleşmiş bir yemektir.

    • Varşova’da yanlış yazdığım sarayın adını düzeltmem için günlerdir mesaj atan okuyucumuza hassasiyetinden dolayı çok teşekkür ediyorum.

  • Varşova gerçekten güzel bir o kadar da gri soğuk bir şehir saat 3 te akşa oldu zannedebilirsiniz .Modern Şehir Merkezi gerçekten görülmeye değer eğer gri bir hava sakin bir hayat istiyorsanız 3 4 sene rahatlıkla yaşabileceğiniz pişman olmayacağınız iyi ki gelmişim diyeceğiniz bir şehir

  • Açıkçası çok fazla hoşlanmadım buradan. Daha güzel yerler varken buradra zaman harcamaya değmez diye düşünüyorum.

  • Polonya zaten coğrafik olarak gridir. Zaten benim gibi insanlar oraya gri olduğu için giderler…

    • Hayatta fazlaca grilerin olduğunu düşünüyorum biraz daha renkli yaşamak hayatımızı renklendirmezmi.

Yorumunuz?