Şanlıurfa

7 Kasım 2008 · Zehra Arslan

Yıllardır görme hayalini kurduğum Şanlıurfa, Harran, Mardin, Midyat seyahatini sonunda gerçekleştirme imkanı buldum. Hem de teröre rağmen, inatla. Her zamanki gibi seyahat programı belirlendi, birlikte gidilecek arkadaşlar ile konuşulup biletler alındı. Önce Istanbul’dan Diyarbakır’a uçakla ulaştık, oradan bir araç kiraladık yaklaşık 3,5 saatlik bir yolculuğun sonunda Urfa’ya geldik. Arabayla bir tur atıp şehrin havasını biraz kokladık.

Birlikte seyahat ettiğimiz Ömer arkadaşımız bize adeta bir ansiklopedi basıp getirmişti. Buradan edindiğimiz bilgiye göre Şanlıurfa tarihi çok eskilere dayanan bir şehir. Öylesine eskilere dayanıyorki Hz. Adem ve eşi Hz. Havva’nın hayatlarının bir kısmını burada geçirdikleri ve ilk buğdayı Harran’a ekerek çiftçilik tarihini başlaştıkları rivayet ediliyor.

Balıklı Gölü görmek için sabırsızlanıyordum. Etrafında 3 tur attıktan sonra nihayet giriş kapısını bulup içeri girebildik. Önümde kocaman bir göl ağzına kadar balık dolu, yukarıda bir tepe ve iki tane sütun. Merak edip ansiklopediyi kurcalıyorum. Buranın iki adı var Halil’ür -Rahman veya Balıklı Göl. Bu bölgede bir dönem yaşamış olan Nemrud isimli putlara tapan hükümdar bir gün, bir rüya görür ve kahinlerin bu rüyayı yorumlamasını ister. Kahinlerde bu ülkede doğacak olan bir erkek çocuğun kendisinin yerine geçeceğini ve kendini peygamber ilan edeceği haberini verirler. Bunun üzerine askerler kapı kapı dolaşıp hamile kadınları toplayıp hapsedecek ve doğacak çocukları öldürülecektir. Birçok kadın ve çocuk bu şekilde katledilir. Fakat olacağın önüne bir türlü geçilemez. Henüz doğmamış olan Hz. İbrahim’in babası Azer, Nemrud’un putlarına tapan ve onu tanrı olarak gören biridir. Azer, Nuna Hatun ile 8 yıldır evlidir ve çocukları olmamaktadır. Tamda bu olaylar olurken Nuna Hatun hamile olduğunu anlar. Karı koca bunu herkesden saklarlar. Doğum zamanı geldiğinde Nuna Hatun şehrin dışında bir mağaraya giderek doğum yapar ve bebeği burada bırakır. Adını toplumun babası anlamına gelen İbrahim koyar. Hergün mağaraya gidip bebeğini emzirir ve geri döner.

Rivayete göre Hz. İbrahim mağarada bir parmağından süt, bir parmağından bal, yerden kaynayan bir pınar ve hergün gelip kendisini emziren bir geyikle kısa sürede büyür. Bu büyüme 1 ayda 1 yıl kadar 15 ay sonrasında da 15 yaşına gelecek kadar süratli olur. 15 yaşına geldiğinde şüphe çekmeden şehre gelir ve insanları Nemrud’un putlarına tapmamaları tek olan Allaha inanmaları konusunda uyarmaya başlar. Sonunda Nemrud’un karşısına çıkarak bütün putları kırar, Nemrud derhal büyük bir ateş yaktırır, olabildiğince çok odunla ateşi kuvvetlendirir ve Hz. İbrahim’i bir mancınık ile bu ateşe attırır. İşte tam o sırada bir mucize gerçekleşir. Ateşin olduğu yer göl, odunlar balık ve ateşin etrafı gül bahçesine dönüşür. Bugün ziyarete gidildiğinde Hz. İbrahim’in düştüğü yeri ve bunun yukarısında mancınıktan atıldığı yerdeki 2 uzun sütunu görebilirsiniz. Göldeki balıkların büyüklüğü ve çokluğu, yem atıldığında havaya sıçramaları ve gölün etrafında dolaşan türlü çeşit insanlar çok güzel bir renklilik oluşturuyor. Biz de burada saatlerce fotoğraf çektik. Bizim vakitsizlikten gidemediğimiz ama methiyesini duyduğumuz Gümrük Han’a gidip bir çay içimliği ara vermenizi tavsiye edeceğim. Ayrıca burada bol bol yörenin insanlarını görüp fotoğraflama imkanınız var.

Eski el sanatlarını görüp biraz fotoğraf çekmek için bakırcılar çarşısına girdik. Buradaki zaanatkarlar bizi oldukça iyi karşıladılar. Bol bol sohbet edip fotoğraflarını çektik. Buradan meydana çıkıp çarşı içinde alışveriş yapanları ve birazda esnafı fotoğrafladıktan sonra öğlene doğru Urfa sokaklarına girdik. Dar sokaklarda hem yürüyüp hem fotoğraf çekerken Gülizar Konak’a rastladık. Konak eski taş işçiliğini oldukça güzel yansıtan birkaç odadan oluşan bir yapı. Ortada bir eyvan ve bunun etrafında alt ve üst katlarda sıralanmış odalar yer alıyor. Odaların bazılarında sadece yemek yeniyor. Tabanları halı kaplı odaların girişinde ayakkabılarınızı çıkarıyorsunuz, yerlerde kuruluşmuş yer sofralarına oturarak yemek yiyorsunuz. Otel olarak kiraya verilen bölümlerde ise yer yatakları var.

Burada Çarşamba veya Cumartesi günü kalırsanız sıra gecesini görme şansınız var. Şansımıza biz Cumartesi gecesi kaldık ve sıra gecesine katıldık. Yemek düzeni yine yerde siniler üzerinde hazırlanıyor. Sıra gecesinin yapıldığı odanın tavanında oldukça güzel kök boyası, orjinal el işçiliği duvar bezemeleri sizi kendine hayran bırakıyor. Müthiş lezzetli Urfa kebapları ile birlikte sazlar gelip yerlerini alıyorlar ve gece başlıyor. Beklediğimin aksine sadece davul zurna yerine, kanun,ud,ney,saz ile oldukça güzel müzikler dinledik. Yemekler yendikten sonra siniler toplandı ve başladı halay zamanı. Biz tatlımızı yiyerek odamıza çekilmek istedik. Müthiş lezzetli şıllık tatlımız geldi. Adını niye böyle koyduklarını bilmiyorum, bildiğim birşey varsa oda çok leziz olduğu. Tatlı ince bir krep içine çam fıstığı ile ceviz doldurularak rulo yapılmış ve üzerine hafif bir şerbet dükülmüş, parmakları yedirten türden bir tatlı. İşin en zor kısmı konağın üst katındaki odamıza çıktığımızda aşağıda iki ayrı odada aynı anda devam eden sıra gecesinin müzikleriyle uyumaktı ama neyseki çok yorgunduk ve 10 dakika içinde sızdık. Urfa’ya gittiğinizde burada konaklamak isterseniz telefonu 0414 215 0505. Benden duymuş olmayın ama biz kahvaltı dahil kişi başı 30 ytl ödedik. Bir dezavantajı var odalarda tuvalet yok. Bunun için ortak kullanılan bir tuvalet var ve avluya çıkmanız gerekiyor. Giderseniz avludaki küpeli güvercinlerin fotoğraflarını da çekmeyi unutmayın.

Şanlıurfa

Yıllardır görme hayalini kurduğum Şanlıurfa, Harran, Mardin, Midyat seyahatini sonunda gerçekleştirme imkanı buldum. Hem de teröre…

azgezmis.com

Yorumlar

  • Sevgili Zehra,seni kutluyorum:) Memleketime gitmiş ve bukadar güzel karelerle, övgülerle ayrıcada bu kadar sabır göstererek bu siteyi oluşturmuşsun:) canım arkadaşım ellerine yüreğine ve tüm emeğine sağlık…İyiki varsınız sizi seviyorum……

    • Merhaba Nebihe,
      beğenin için teşekkürler. Umarım olduğu gibi anlatmayı başarabilmişimdir.

  • merhaba Zehra
    o kadar güzel anlatmışsınki geziyi gezi heyecanını hissetememek elde değil
    güney doğu anadolu turunu yaptıgımda fotografla ilgilenmiyordum normal anı fotografları cektirdim cektim bilinçli değildim
    Gülizar konağı görünce sıra gecesne katıldıgımız günü hatırladım Ebru Gündeş’de oradaydı
    gezilerinizi böylesine güzel anlatmak için site oluşturmanız ne güzel
    selamlar sevgiler

Yorumunuz?