Paris

2 Ekim 2017 · Zehra Arslan

Klasik olacak; ama Paris tam bir aşk şehri, her yerde romantizm var. Her şey iki kişi için düşünülüp tasarlanmış. 1999 yılında Paris’e ilk gittiğimde Şubat ortasında soğukta insanların sevgililerine sarılarak kafelerde oturduğunu görünce şaşırmıştım. O dönemde henüz Türkiye’de olmayan ya da çok nadir görülen açık havayı ısıtan sobalar tüm Paris kafelerinde yerini çoktan almıştı bile.

Champs Elysees

Şehrin romantik havasını solumaya ilk olarak meşhur Champs Elysees (Şanzalize diye okunur) caddesinden başlamalı. Çok geniş olan bu cadde ilk görüşte hayran olacağınız bir yer. Sokakta yürürken her tarafdan gelen parfüm kokuları insanın etrafını sarıyor. Bu koku bile kendinizi romantik bir ortamda hissetmenizi sağlıyor. Cadde oldukça lüks mağazalarla donanmış durumda. Tabi adım başı göreceğiniz küçük romantik kafeleri de unutmamak lazım. Caddede yürürken bir yerlerden bir müzik sesi duyabilirsiniz. Müziğe doğru gittiğinizde küçük bir grubun müzisyenlerin etrafında dans edip şarkı söylediğini göreceksiniz. Avrupadaki bu görüntüleri hep sevmişimdir. İnsanların günlük rutin işlerinden eve dönerken sokakta kısa süreliğine de olsa dans edip şarkı söylemeleri insanın içine bir neşe düşürüyor.

Arc de Triomphe

Champs Elysees caddesinin en sonunda ve batısında Arc de Triomphe, yani özgürlük anıtı yer alıyor. Buraya geldiğinizde tüm caddeyi görebiliyorsunuz. Anıt devasa görüntüsü ile göz dolduruyor öyleki yüksekliği 50 metre genişliği de 45 metre. Anıtın bulunduğu meydanın adı Charles de Gaulle olarak geçiyor. Bu anıt Fransa için savaşanlar adına dikilmiş. Kemerli anıtın iç kısmında ve üst kısmında generallerin adı ile savaşların adı yazılı. Anıtın altında ise I. Dünya Savaşından kalan meçhul bir askere ait mezar bulunuyor.

Concorde Meydanı

Champs Elysees caddesinin doğu tarafındaki bitiminde Concorde Meydanı yer alıyor. Burası Fransa’nın en büyük meydanı. Alanın toplamı 86.400 m². Concorde meydanı 1755 yılında mimar Ange Jacques Gabriel tarafından oktagon formda tasarlanmış. Alandaki bütünlük çeşmeler ve heykeller ile sağlanmış. Başlangıçta dönemin kralı onuruna meydana Louis XV ismi verilmiş. Fransız Devrimi sırasında giyotini icat eden ve aynı isimle anılan fizikçi Doktor Giyotin’in icadı bu meydana kurulmuş ve bir çok infaz burada gerçekleştirilmiş. Fransız Devrimi sonrasında meydan yeniden isimlendirilmiş ve Concorde Meydanı adını almış.

Paris bana göre şıklık ve zerafet şehri. Lafayette Mağazası bu cümlemi doğrular gibi tüm zerafeti ile 1893 yılından bu yana Haussmann Bulvarında hizmet veriyor. Alışveriş yapmayacak bile olsanız bu mağazayı görmenizi önereceğim. Altın renginde balkonları ve balkonların açıldığı büyük alandaki kubbesi ile baş döndüren bir yapı. Bu güzelliğin bedeli biraz pahalı tabi; ama indirim zamanlarınızda eminim bütçenize uygun bir şeyler bulacaksınız. Çünkü 8 €’ya bile ayakkabı satıldığını gördüm.

Louvre Müzesi

Paris’e gelip de Louvre Müzesi‘ni görmeden dönmek olmaz. Zaten Paris deyince Eyfel Kulesi’nden sonra akla ilk gelen yer Louvre Müzesi değil mi. Bina ilk inşa edildiğinde kraliyet sarayı olarak kullanılmış daha sonra bir Ortaçağ kalesi olmuş bugün ise sanatın kalesi diyebiliriz herhalde. İçinde 35.000 parça modern ve antik sanat eseri ile birlikte daha binlerce değişik eser barındırıyor. Louvre, sanat severlerin saatlerce içinden çıkamayacağı bir cennet. Da Vinci, Monet gibi bir çok ünlü ressamın eserlerini görmek ve Mona Lisa ile aniden göz göze gelmek tarifsiz bir duygu. Müzeyi, Pazartesi, Salı, Cumartesi ve Pazar 09:00 ile 18:00 arasında, Çarşamba ve Cuma günleri 09:00 ile 22:00 arasında gezebilirsiniz. Ayrıca her ayın ilk Pazar günü giriş ücretsiz. Fiyatlar değişmediyse giriş ücreti 9,5 €. Louvre Müzesi’nin yakınlarında yine eğer değişmediyse içinde bir çok Türk çalışanın olduğu büyük bir parfümeri dükkanı var. Burada size yapılan özel indirimle setler halinde hazırlanmış parfümlerden alabilirsiniz.

Eyfel Kulesi

Paris’e şöyle bir tepeden bakmak istenirse en iyi adres Eyfel Kulesi derim. 1889’da Gustave Eiffel tarafından inşa edilen kule bugün Paris’in simgesi konumunda. Yüksekliği 324 m olan yapı inşa edildiği dönemde en yüksek yapı ünvanını taşıyordu. Ta ki New York’da ki Chrysler Binası yapılıncaya kadar bu ünvanı elinde tuttu. Kulenin toplam ağırlığı metal ve metal olmayan aksam dahil 10.000 ton civarında. Ancak zemine verdiği ağırlık bir sandalyenin 4 ayağı ağırlığında. Bu muhteşem kulede 2 adet restoran yer alıyor. Kulenin en tepesine kadar çıkmak için 13.10 € ödemeniz gerekiyor. Ancak buna kesinlikle değer. Tepeden Champs Elysees, Sen Nehri, Concorde Meydanı, Notre Dame Kilisesi, Louvre Müzesi, kısaca tüm Paris kuş bakışı ile ayaklarınızın altında. Yükseklik korkusu olmayanlar mutlaka Eyfel Kulesine çıkıp bu güzel şehre tepeden bir bakmalı. Restaurantlarda bir şeyler yemek isterseniz iyi bir parayı gözden çıkarmanız gerekli. Yaklaşık bir fiyat vermek gerekirse iki kişi 120 ile 130 € arasında bir rakama bir akşam yemeği yiyebiliyor.

Montmartre Tepesi

Paris’in bir başka tepesi de sanatçıların toplandığı şehrin kuzeyindeki Montmartre Tepesi. Tepenin yüksekliği 130 metre Eyfel Kulesi’nden sonra şehrin en yüksek yeri. Tepeye gelene kadar aşağıdaki sokaklarda resimden, anahtarlığa, tişörten, şapkaya varana kadar bir çok karışık ürün satan küçük dükkanlar var. Montmartre’da Sacre Coeur tepesinde 1914 de inşa edilmiş olan Sacre Coeur Kilisesi yer alıyor. Kilise yapı itibarı ile oldukça ilginç. İlk gördüğümde beyaz kubbeleri bana Taç Mahal’i anımsattı. Kilisenin merdivenlerdeki insan kalabalığı da tıpkı İtalya’da ki İspanyol Merdivenleri gibi bir tarafta oturup bir şeyler yiyenler veya manzara seyredenler, diğer yanda hiç bitmeyen bir iniş çıkış trafiği hakim. Burada Salvador Dali, Claude Monet, Pablo Picasso ve Vincent Van Gogh gibi bir çok ünlü ressamın atölyesi yer almış ve halada günümüz ressamlarının atölyeleri bulunuyor.

Tepeden yine bir Paris manzarası görüyorsunuz. Ancak bu tepede her yer sanat kokuyor. Sokaklarda resim yapan bir çok sokak ressamı ve meydanda hediyelik eşya satan bir çok satıcı var. Burada bulunmak oldukça keyif verici. Montmartre Tepesine gelmek için en iyi yol metroyu kullanmak. Anvers’den 2 nolu metro ile veya Abbesses’den 12 nolu metro ile buraya ulaşabilirsiniz. Yada Moulin Rouge bölgesini de görmek isterseniz metrodan bir iki durak önce inip yürüyerek gidebilirsiniz.

Notre Dame Kilisesi

Hepimiz Notre Dame’ın Kamburu’nu duymuşuzdur herhalde. İşte filmlere konu olan meşhur Notre Dame Kilisesi Seine Nehri kıyısında tüm ihtişamı ile ayakta duruyor. Yapı daha giriş kapısından haşmeti ile sizi etkiliyor. Bir kaç adım geriye atarak bu ihtişama karşıdan bakmak ihtiyacı hissediyorsunuz. Gotik tarzda inşa edilmiş olan bu yapı Fransız Gotik mimarisinin Fransa’da ki en iyi örneği olarak gösteriliyor. Notre Dame’ın Fransızca karşılığı “Leydimiz” anlamına geliyor. Ortadoğu’da, Fransa’dan kilometrelerce uzakta olan Lübnan’da inşa edilmiş bazı kiliselerde de aynı isim hala kullanılmakta. Bu da Lübnan’da geçmişden kalan baskın Fransız etkisinin kanıtı. Notre Dame Kilisesi içerisindeki vitray çalışmaları ile de büyüleyici gözüküyor.

Kilisenin camlarından içeri ışık süzüldükçe vitraylardan müthiş ışık oyunları kilisenin içine doluyor. Ayrıca bu yapı ilk kemerli payandaların kullanıldığı kilise olduğu içinde önem taşıyor. Aslında böyle planlanmayan kilisenin ince duvarları inşaat başladıktan sonra yukarı doğru fazlaca uzar ve üzerlerinde çatlaklar meydana gelir. Olası bir tehlikeye karşı mimarlar yapının duvarlarına dışdan destek verirler. 1790’larda Fransız Devrimi sırasında yapı fazlaca tahrip edilir. Ancak 19. yüzyılda renovasyon işlemi gerçekleştirilip yapı eski görünümüne kavuşturulur.

Le Jardin Des Tuileres

Şehrin kalabalığından biraz kaçmak için Le Jardin Des Tuileres bahçesine gitmek iyi bir seçim olabilir. Bu bahçe aslında merkeze çok yakın, Concorde meydanı ile Louvre müzesi arasında kalıyor. Parkda hayatımızın bazı dönemlerinde derslerimizde konu olan ünlülerin heykelleri yer alıyor. 25 dönümlük bu parkta yapay göller ve gölgesinde soluklanabileceğiniz büyük ağaçlar mevcut. Parkda görülmeye değer iki adet büyük göl mevcut. Bassin Rond ve Bassin Octogonal isimleri ile anılan bu gölleri parka giderseniz mutlaka görmelisiniz.

Bugün halka açık bir park olan bu bölge 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren üzerine inşa edilen saray ile kraliyet sarayına ait bir araziymiş. 1664 yılında kralın Versay Sarayına taşınması ile burası Paris’in en sevilen parkı kimliğini kazanmış. Ancak 1871 yılında büyük hasar verilerek tamamen yakılmış, sonrasında yeniden tasarlanmış. Bugün içinde iki büyük gölden başka iki de müze barındırıyor. İki tam gününüzü ayırırsanız yürüyerek Eiffel Kulesi, Louvre Müzesi, Champ Elysees, Le Jardin Tuileries ve St. Germain bölgesini gezebilirsiniz. Bana sorarsanız bir şehir en iyi yürüyerek keşfedilir. Vaktiniz varsa yukarıdaki rotayı bizim gibi yürüyerek yapmanızı tavsiye ederim.

Paris’e gitmişken onu bir de Seine Nehri’nden görmenizi tavsiye edeceğim. Bunun için Eyfel Kulesi yakınından kalkan tekneler var. İki seçeneğiniz var akşamları yemekli bir tur yapabilirsiniz veya yemek yemeden sadece şehri nehirden görmek amaçlı turlayabilirsiniz. Her ikiside güzel ancak ben şehri gündüz görmeyi tercih edenlerdenim. Yemeksiz turun kişi başı fiyatı 11 € ve yarım saatte bir tekneler kalkıyor. Detaylı bilgiyi francetourisme.fr sayfasında bulabilirsiniz. Göz at: Paris Gezilecek Yerler.

Paris Konaklama seçenekleri

Paris pek ucuz bir şehir değil, uygun fiyatla konaklamak isteyenler için Damremont Oteli önerebilirim. İki kişilik oda fiyatı 55 ile 60 € civarında ki bu da Paris için iyi bir fiyat. Biraz daha lüks olsun derseniz size 3 yıldızlı Trocadero Oteli seçilebilir. Fakat en ucuzu olsun derseniz size bizim kaldığımız gibi uygun fiyatlı bir çok hostel bulabilirsiniz. Yalnız ucuz hosteller için beklentinizi çok aşağılarda tutmalısınız. Genellikle banyo ve tuvalet ortak kullanımda.

Havalimanından Paris’e nasıl gidilir? Paris’te ulaşım

Eğer Orly Havalimanı’na inerseniz şehre ulaşmak için en iyi seçenek Orlybus ile gitmek. Bir kişi 6,4 €. Yalnız iki tane farklı otobüs var. Biri belediye otobüsü her 20 dakika veya yarım saatte bir kalkıyor, diğeri de Air France’a ait otobüsler. Bunlar ile şehre inerseniz ücreti 11,6 € civarında. Bu sistem Charles De Gaulle Havalimanı için de geçerli olmalı. Oraya indiğinizde şehre giden toplu taşıma aracını sormanız en mantıklı gidiş yolu. Bu araçlar sabah 05:00 den gece yarısına kadar çalışıyor, bu saatler dışında şehre ulaşımınız biraz daha pahalı yoldan olacak.

Paris içinde seyahat etmek için en uygun yol 10 bileti bir kerede satın almanız. Böylece biletlere normalden daha az para ödemiş oluyorsunuz. Bu biletlerin her biri 1,5 saat geçerli olmak kaydı ile metro ve trende bir kaç kere kullanılabiliyor. Yalnız aynı metro veya aynı otobüse inip binerseniz sadece bir kere kullanabiliyorunuz. Bu uygulama değişik hatlara geçiş yaptığınızda geçerli. Tek bilet alırsanız size maliyeti 1,8 € ancak 10 adet aldığınızda ise tanesi 1,24 €’ya geliyor.

Vaktiniz olursa bir gününüzü mutlaka Paris yakınındaki Euro Disney’e ayırın. Burası başka bir dünya, sizi düşlerinize, çocukluk günlerinize geri götürüp film gibi bir gün yaşatacak mekan. Tren bileti ve Disneyland’a giriş dahil kişi başı 95 USD ödemeniz gerekiyor. Bu romantik şehirde keşfedilecek daha bir sürü yer var; ancak hepsini buraya yazarsam size keşfedecek bir şey kalmayacak.

Paris

Klasik olacak; ama Paris tam bir aşk şehri, her yerde romantizm var. Her şey iki kişi…

azgezmis.com

Yorumlar

  • güzel makale olmuş eliniize sağlık
    bizim siteye sitenizin linki ile makale yazarsanız yayınlamak isteriz.
    görüşmek üzere

    • Yazılarımızı sadece kendi sayfamızda paylaşıyoruz. İlgiliniz için teşekkürler.

  • Ben ilk defa gidicem jolly tur ile gidelim dedik. Şimdi sizin yazınızı okuyunca bireyselde gezebilirmişiz gibime geliyor. İlk defa gidecek olan balayı çiftlerini öneriniz varmı ?

    • Merhaba Tuğba Hanım,
      Paris’i kendi başınıza çok kolay gezebilirsiniz. Metro ile gideceğiniz yerlere rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Ayrıca cep telefonunuza indireceğiniz bazı uygularmalar ile yürüyerek de bazı bölgelere gidebilirsiniz. Örneğin Triposo programı bu iş için oldukça ideal. Tur ile gitmeniz otel ve uçak biletini daha uygun fiyatlı halletmenize yarayacaktır. Onun dışında ek turları kendi başınıza yapmanızı öneririm. Otelden bir metro haritası edinip gezebilirsiniz.

  • ödevim için çok yardımcı oldu çok sağolun :)

  • Paris, benim aşık olduğum ve çok sevdiğim bir şehirdir , defalarca gidebilirim…

    • Merhaba Ayça Hanım,
      benim de sevdiğim ve romantik bulduğum şehirlerden.

    • çok iyi seçim

  • Gerçekten çok güzel bir tasvir.Bu yazı ışığında Paris’i daha kolay gezebildim.Metrolar 4 hat olmasına rağmen kullanım açısından çok kolay…2 yıldızlı bir otelde kalmamıza rağmen ; başta biraz ürkütücü gelsede :)) (elektrik kablolama odası açıkta ve merdivenleri dardı …) gayet temiz ve kullanışlı…Geç saatlerde metroyu tercih etmeyin terim ben (22:30 dan sonra misal )
    Kesinlikle sonbahar tadına varmak için güzel bir mevsim.Yağmurlu halini yaşamak ayrı bir keyif olabilir.Tabi gidebliyorsanız sevgilinizle gitmenizi şiddetle tavsiye ediyorum…

    • Yazımızın Paris gezinizde size yardımcı olmasına çok sevindim.

  • metro en kolay ulaşım aracı lısan bilmesenizde metro içinde her durak anons ediliyor inin gezin tekrar binin ben öyle yapıyorum .kesin görün derim

  • Hocam gerçekten süpersiniz. Tebrik ediyorum. Paris Paris Paris :)

  • gerçekten çok güzel bir yazı olmuş. Tebrikler.

Yorumunuz?